-
1 решительно
1) kararlılıkla, kararlı biçimde; kesinlikle, kesin olarak ( категорически)де́йствовать сме́ло и реши́тельно — cesaret ve kararlılıkla davranmak
мы реши́тельно про́тив э́того — buna kesinlikle karşıyız
я реши́тельно отверга́ю э́то обвине́ние — bu isnadı kesinlikle reddederim
реши́тельно поко́нчить с чем-л. — bir şeye kesin olarak son vermek
реши́тельно выступа́ть про́тив чего-л. — bir şeye kararlı biçimde karşı çıkmak
2) ( совершенно) hiç ama hiçон реши́тельно ничего́ не по́нял — hiç ama hiç bir şey anlamadı
-
2 окончательно
kesinlikle; kesin olarak; nihai olarakоконча́тельно убеди́ться в чём-л. — bir şeye kesin olarak kanaat getirmek
оконча́тельно изба́виться от чего-л. — bir şeyden nihai olarak kurtulmak
-
3 деятельный
-
4 дополнение
dilb. Tümleç* * *с1) ek, ilave2) грам. tümleç (-ci)••в дополне́ние к чему-л. — bir şeye ek olarak
-
5 ответ
cevap* * *м1) врз karşılık; yanıt; cevap (-bı)дать отве́т на вопро́с — soruyu yanıtlamak / cevaplandırmak
вопро́с, тре́бующий отве́та — yanıtlanması gereken soru
его́ любо́вь оста́лась без отве́та — aşkı karşılık görmedi
2) ( результат решения задачи) çözüm3) ( ответственность) sorumпривле́чь кого-л. к отве́ту — hesaba çekmek
потре́бовать отве́та с кого-л. — hesap sormak
за э́то ты в отве́те — bunun sorumlusu sensin; bu senden sorulur
••в отве́т на что-л. — bir şeye karşılık olarak; cevaben
от него́ ни отве́та, ни приве́та — ondan ses seda yok
-
6 точно
kesin olarak,kesinlikle; tıpkı; sahiden ; tamam; gibi,sanki* * *I1) нареч. tam; kesin olarak, kesinlikle; doğru; tıpatıpто́чно в три (часа́) — (saat) tam üçte
пу́ля попа́ла то́чно в цель — kurşun tam hedefe isabet etti
то́чно не по́мню — tam hatırlamıyorum / hatırlayamıyorum
причи́ну мы то́чно не зна́ем — nedenini tam / kesinlikle bilmiyoruz
э́то я зна́ю то́чно — bunu kesin olarak bilirim
э́то то́чно ещё не вы́яснено — bu henüz kesinlikle / kesin olarak anlaşılmadı
как вы весьма́ то́чно заме́тили,... — gayet isabetle belirttiğiniz gibi...
то́чно сле́довать прика́зам — emirlere kesinlikle uymak
то́чно соотве́тствовать чему-л. — bir şeye tıpatıp uymak
часы́ иду́т то́чно — saat doğru işliyor
статья́ переведена́ то́чно — yazının çevirisi doğrudur, yazı doğru çevrildi
2) нареч. tıpkıто́чно тако́й же — tıpkı bunun gibi
я ви́дел то́чно тако́й же — tıpkısını gördüm
то́чно так (же) — aynen
то́чно так, как ты хоте́л — tam senin istediğin gibi
3) вводн. сл. sahidenона́, то́чно, краси́ва — sahiden güzeldir
••IIточне́е — → вводн. сл. daha doğrusu
1) частица, разг. (да, так, верно) tamamэ́то то́чно — orası öyle
то́чно! — tamam!
э́то то́чно! (ты угадал) — üstüne vurdurdun!
2) союз gibi; sankiто́чно назло́ — sanki inadınaymış
он крича́л, то́чно сумасше́дший — deliler gibi bağırıyordu
-
7 безоговорочно
безогово́рочно подде́рживать кого-что-л. — (birine, bir şeye) kayıtsız destek vermek, (birini, bir şeyi) koşulsuz desteklemek
-
8 бой
savaş; dövüş; maç,yarışma* * *м1) savaşвести́ бой — savaş / muharebe yapmak, savaşmak
разве́дка бо́ем — cebri keşif
сдать го́род без бо́я — şehri savaş yapmadan teslim etmek
2) ( борьба) savaşкла́ссовые бои́ — sınıf savaşları
3) спорт. dövüş, maç; yarışma ( в боксе)судья́ останови́л бой — hakem maçı durdurdu
бой быко́в — boğa güreşi
4) прост. (битьё, побои) dayak (-ğı)5) ( убой) vurma6) ( разбивание) kırma7) (стекло и т. п.) kırıkтре́снувшие я́йца иду́т как бой — çatlamış yumurta kırık olarak satılır
8) в соч.бой часо́в — saatin çalması
часы́ с бо́ем — çalar saat
••дать бой чему-л. — (bir şeye karşı) savaş vermek
бить кого-л. сме́ртным бо́ем — öldüresiye dövmek
петуши́ные бои́ — horoz döğüşü
-
9 параллельно
1) (чему-л., с чем-л.) bir şeye koşut / paralel olarak2) ( одновременно) aynı zamanda -
10 твёрдо
kesinlikle* * *держа́ться твёрдо — sıkı durmak
твёрдо знать что-л. — kesin olarak / kesinlikle bilmek
твёрдо ве́рить во что-л. — bir şeye kesinlikle inanmak
я твёрдо уве́рен, что... — ben kesinlikle eminim ki,...
он твёрдо реши́л уе́хать — gitmeye kesin karar verdi
твёрдо стоя́ть на своём — dediğinden hiç dönmemek
См. также в других словарях:
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünü ayırmamak — (bir şeyden) bir şeye sürekli olarak bakmaktan kendini alamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
RÜKUN — Bir şeye samimi olarak meyletme. Can ve gönülden meyil … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mukabil — sf., Ar. muḳābil 1) Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan Düşmanlarla beraber Anadolu da mukabil teşkilat yapmak üzere yetmiş beş kişi kadar göndermiş. Atatürk 2) Bir şeyin karşısında bulunan 3) zf. Karşılık olarak Bir iki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göre — zf. 1) Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince ... günün modasına göre taranmış saçlarıyla güzel bir kadın başı uzandı bahçeye. N. Cumalı 2) Bakılırsa, hesaba katılırsa, göz önünde tutulunca, bakarak, nazaran Bilginlerin dediğine göre… … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜNHASIRAN — Sadece, sâde. * Bir işe veya bir şeye âit olarak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEŞEBBÜS — Bir işe girişmek. Bir işi ilk olarak teklif etmek. * Sağlam bir niyetle bir şeye başlamak. * El ile yapışıp bırakmamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ZAMM — Bir şeye bir şeyi ekleme. Artırma. Katma. Fazla olarak verme. * Kenarlarını bitiştirme. *Gr: Bir harfin zammeli (ötreli) okunuşu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
GUNM — Bir şeye meşakkatsiz nâil olmak veya düşmandan doyumluk almak mânalarına gelir ve alınan doyumluğa da isim olarak ıtlak olunur ki ganimet de, her iki mânada böyledir. Şeriatta ise ganimet, küffardan anveten, yani harben alınan maldır. Binaenaleyh … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TESABÜR — Bir şeyi sürekli olarak yapmak. Bir şeye devam üzere çalışma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük